28 Mart 2015 Cumartesi

Kapuskanın pabucu dama atıldı


Bizim evin mevcudu üç. Hal böyle olunca lahana sıklıkla aldığım bir sebze olmuyor. Geçenlerde ufak boy bir lahana bulunca hemen alıverdim. Bir kase salata, bir tencere kapuska, sonra bir tur daha salata... Yap yap bitmedi, bitemedi o ufak dediğim lahana. 
İnternette takipçisi olduğum bazı siteler, lahananın fırınlanabileceğimi söylüyordu. Denedim ve sonuç gerçekten şaşırtıcıydı. O yumuşasın diye düdüklü tencerede dakikalarca kaynattığımız; tadı tuzu yerine gelsin diye soslara buladığımız lahana, fırına girince bambaşka bir kimliğe bürünüverdi.  
İnce halkalar halinde doğradığım lahanaları fırın tepsisine dizdim. İkiye kestiğim sarımsakları her iki taraflarına sürdüm. 


Ardından her iki taraflarına zeytinyağı sürdüm.


Son olarak da her iki taraflarına tuz ve karabiber serptim.


200 derece fırında aşağıdaki gibi üzerleri kızarana kadar pişirdim.


Yanında yoğurtla ve üzerine limon sıkarak yemenizi öneririm. Bana kalırsa et yemeklerinin yanına iyi bir garnitür alternatifi oldu.    

26 Mart 2015 Perşembe

  

Bizim ailede bir alışkanlık vardır. Mevsim dönüp de yeni sebze-meyveler çıkmaya başladığında, eğer o şeyden ilk defa yiyorsak, ilk lokmada önce bir kahkaha atarız:)) Gerçekten! Anneme kimden geçti bilmiyorum ama ben de aynen onun gibi uyguluyorum bunu. Belki ben de oğluma geçer...
İlkbaharın bence en kral sebzesi enginar. Bugün mevsimin ilk enginarını yaptım. Sadece enginarın tadını almak istediğimden, 4-5 taze soğan ve dereotu dışında bir şey de eklemedim. Tabi ki klasik zeytinyağlılardaki zeytinyağı, şeker, çok çok az un, limon suyu, tuz, karabiber de vardı. 
Sonuçsa gerçek bir kahkahayı hak edecek cinstendi. 
Elbette bu daha sezonun ilk enginarı. Farklı pek çok versiyonu yaptıkça yazacağım. 

17 Mart 2015 Salı

Vişnelerin gücü adına!


Her şey geçtiğimiz yaz halden alınan 28 kilo vişne ile başlamıştı. Evet gerçekten 28 kilo! Hem de öyle reçel falan yapmak için değil. Hedefimiz likör yapmaktı. Yaptık da. Hatta bu likör yapma işi, eşim, ben ve birkaç arkadaşım arasında adeta bir rekabete dönüştü. 

Tarifler havada uçuştu. Biri 'bu iş alkolle olur', kimi 'asıl tadını votka verir' diyordu, birisi 'saplarını ayıkladıysanız hiç şansınız yok' derken, bir diğeri 'şekerini az koyduysan seninkine likör denmez' diyordu. Sonuçta her birimiz kendi tarifimizi uygulamıştık. Likörlerin olmasını beklerken de didişip durduk:) 

Sonuçta likörler olduğunda kiminkinin en güzel olduğuna bir yarışmayla karar vermeyi planladık. Abarttığımızı düşünebilirsiniz. Ama aramızdaki tatlı rekabeti sonlandırmanın tek yolu buydu:)

Ne mi oldu? İpi göğüsleyen likör benimkisi oldu. Çok yakın bir arkadaşımın annesinin yıllardır uyguladığı bir tarifti. Oy birliğiyle 1. seçildi. 

Tabi mevzu 28 kilo olunca tüketmek için de türlü yollar bulmak gerek. Hadi likörü içtin, bayramda her misafire ikram ettin; peki ya vişneleri! Benim en sevdiğim yöntem vişneleri çikolataya batırmak oldu. Vişneler likörü çektiklerinden aynı zamanda iyi bir kahve yanı mini tatlısı oluyorlar. Tabi ki likör şart değil. Siz de donmuş vişnelerle ya da farklı meyvelerle aynı uygulamayı yapabilirsiniz. 

Afiyet olsun!