Her şey geçtiğimiz yaz halden alınan 28 kilo vişne ile başlamıştı. Evet gerçekten 28 kilo! Hem de öyle reçel falan yapmak için değil. Hedefimiz likör yapmaktı. Yaptık da. Hatta bu likör yapma işi, eşim, ben ve birkaç arkadaşım arasında adeta bir rekabete dönüştü.
Tarifler havada uçuştu. Biri 'bu iş alkolle olur', kimi 'asıl tadını votka verir' diyordu, birisi 'saplarını ayıkladıysanız hiç şansınız yok' derken, bir diğeri 'şekerini az koyduysan seninkine likör denmez' diyordu. Sonuçta her birimiz kendi tarifimizi uygulamıştık. Likörlerin olmasını beklerken de didişip durduk:)
Sonuçta likörler olduğunda kiminkinin en güzel olduğuna bir yarışmayla karar vermeyi planladık. Abarttığımızı düşünebilirsiniz. Ama aramızdaki tatlı rekabeti sonlandırmanın tek yolu buydu:)
Ne mi oldu? İpi göğüsleyen likör benimkisi oldu. Çok yakın bir arkadaşımın annesinin yıllardır uyguladığı bir tarifti. Oy birliğiyle 1. seçildi.
Tabi mevzu 28 kilo olunca tüketmek için de türlü yollar bulmak gerek. Hadi likörü içtin, bayramda her misafire ikram ettin; peki ya vişneleri! Benim en sevdiğim yöntem vişneleri çikolataya batırmak oldu. Vişneler likörü çektiklerinden aynı zamanda iyi bir kahve yanı mini tatlısı oluyorlar. Tabi ki likör şart değil. Siz de donmuş vişnelerle ya da farklı meyvelerle aynı uygulamayı yapabilirsiniz.
Afiyet olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder